Dengesiz ve sağlıksız beslenme, düzensiz hayat, olumsuz yaşam koşulları, tütün ve tütün mamulleri kullanımı, obezite gibi nedenler ile görülmesi durumu yirmili yaşlara kadar düşmüş olan kalp krizi; ölümle sonuçlanabilecek bir rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığa dair korunma yöntemlerini, tedavi süreçlerini ve en önemlisi kalp krizi esnasında neler yapmanız gerektiğini bu yazıda en sade anlatımla bulabileceksiniz.
Tıp dünyasının “Miyokard Enfarktüsü” olarak tanımladığı “kalp krizi” en basit tabir ile kalbi besleyen atardamarlardan birinin ya da bir kaçının birden bire tıkanmasıdır. Bu tıkanma neticesinde damarın beslediği kalp kasları yeteri derecede oksijen alamaz ve buna bağlı olarak ilgili kas dokularında tahribat oluşur. Oluşan tahribatın giderilmemesi durumunda da hasar kalıcı hale gelir ve kaslar işlevini kaybeder. Bu durumda kalbin kan pompalama gücü düşer ve diğer organlara yeteri kadar kan pompalanamadığında mütevellit, kalp yetmezliği durumu ortaya çıkabilir.
Söz konusu damar tıkanıklıkları genelde; yağ ve kolesterol moleküllerinin damar duvarlarında birikip plak oluşturmasından kaynaklanır.
Halk arasında “kalp krizi esnasında kalp ağrımaz” şeklinde yanlış bir inanış vardır. Aksine kalp krizinin en büyük habercisi, şiddetli göğüs ağrısıdır. Göğüsteki ağrı genelde şiddetli göğüs yanması ile birlikte görülür.
Bazı vakalarda ağrı genellikle sol kolda da kendini gösterir. Nadir olmakla birlikte sağ kolda görüldüğü vakalarda vardır. Sol kolda görülen ağrı, çene kısmına doğru ilerler. Bu belirtilerle birlikte şiddetli ve soğuk terleme nöbetleri de geçirilebilir. Göğüs kısmında yeri tam tarif edilemeyen bir sıkışma da görülebilir. Bu ağrı ve sıkışmalar hasta hareket ettiği müddetçe artar. Hasta hareketsiz kaldığında ise azalır.
Şiddetli göğüs ağrısı ve terleme nöbeti, kalp krizinin en belirgin habercisidir. Bu semptomlarla birlikte nefes darlığı, çarpıntı, ritim bozukluğu hatta bayılma da gözlemlenebilir.
Yaşlı kişilerin ve diyabet hastaların kalp krizi geçirdiğini fark etme olasılığı oldukça düşüktür. Genelde nefes darlığı ve terleme nöbeti dışında bir belirti göstermezler ve şiddetli göğüs ağrısı hissetmezler. Bu sebeple “sessiz miyokard infarktüsü” olarak bilinen “sessiz kalp krizi” vakaların büyük çoğunluğunu oluşturmaktadır. Sessiz kalp krizi geçirilen vakaların birçoğu maalesef, hastaneye dahi gidilemeden ölümle sonuçlanmaktadır. Bu sebeple yukarıdaki belirtilerin oluşması halinde acilen bir uzman hekime başvurmak önemlidir.
Kalp krizi genelde beslenme alışkanlıkları ve yaşam koşullarına bağlı olarak, yaş ya da cinsiyet ayrımı görünmeksizin, herkes de rastlanabilecek bir rahatsızlık türüdür. Ancak menopoz dönemine girmemiş olan kadınlardaki östrojen hormonu nedeni ile kalp krizi riski daha azdır. Fakat menopoz döneminden sonra bu risk erkeklere oranla artış gösterir.
Genelde sigara içenlerde, haddinden fazla ve sağlıklı olmayan yağları tüketenlerde, aşırı stresli hayat sürenlerde; kalp krizi geçirme riski daha yüksektir. Solunum yolundaki kronikleşmiş rahatsızlıklar, uyku apnesi ve ilerleyen yaş; kalp krizi riskini arttırır.
Uyku apnesi; boğaz kısmındaki dokuların anatomik ya da obeziteye bağlı sebeplerle, uyku esnasında soluk yolunu tıkamasıdır. Bu tıkanma gecede onlarca defa tekrarlanır. Her tekrar on saniye veya daha uzun sürede gerçekleşmektedir. Tıkanma esnasında vücut yeteri kadar oksijen alamadığından dolayı, kalbe yeterli derecede oksijen sağlanamaz. Bu nedenle uykuda kalp durması veya kalp krizi gerçekleşebilir.
Uyku apnesi; %90 - %95 başarı oranı ile herhangi bir cerrahi müdahaleye gerek kalmadan; horlama protezi isimli medikal aparat ile tedavi edilebilmektedir. Uyku apnesi problemi yaşayan ve horlama protezi ile tedavi olan hastaların görüşlerini incelemek için BU sayfayı ziyaret edebilirsiniz.
Aslında kalp krizini önlemek daha doğrusu kalp krizi geçirme riskini azaltmak hayat tarzında yapılacak bazı değişimlerle mümkün olabilmektedir.
Kalp krizinin en büyük tetikleyicisi hareketsiz bir yaşam ve beraberinde oluşan fazla kilolardır. Yapılan bilimsel araştırmaların ışığında günde en az 30 dakika egzersiz yapmayan kişilerin kalp krizi geçirme olasılıklarının daha yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca doğal ve dengeli beslenmek, kolesterole dikkat etmek, tansiyonu ve kan şekerini kontrol altına almak da kalp krizi geçirme riskini minimize eder.
Sigara, tütün, pipo, puro, nargile gibi kötü alışkanlıklara dur demek de kalp krizi riskini azaltmaktadır.
Eğer yakınızdaki kişinin kalp krizi geçirdiğini düşünüyorsanız ve herhangi bir ilkyardım eğitiminiz yoksa acilen bir ambulans çağırın ve herhangi bir müdahalede bulunmayın. Ambulans gelene kadar aşağıdaki adımları uygulayın:
Kalp krizi şüphesi ile bir sağlık kuruluşuna getirilen hastada EKG ve diğer tetkiklerin neticesinde kalp krizi tanısı netlik kazanırsa; anjiyo (anjiyografi veya arteriografi olarak da isimlendirilir) olarak bilinen medikal görüntüleme tekniği kullanılır. Bu teknikte kalbi besleyen damarların hangilerinde sertleşme, tıkanma ya da daralma olduğu tespit edilir. Yapılan tespit neticesinde vakanın durumuna göre aşağıdaki tedavi yöntemleri uygulanır.
Kalp krizi geçirenlerin dikkat etmesi gereken en önemli unsurlar; yaşam alışkınlıkların değişmesi ve düzenli ilaç kullanımıdır. Özellikle tütün ve tütün mamulleri kullanımı terk edilmelidir. Düzenli ve fiziksel olarak yeterli derecede hareket içeren bir hayat tercih edilmelidir. Doktorun verdiği ilaçlar eksiksiz ve tavsiye edilen aralıklarla kullanılmalıdır. Varsa fazla kilolar verilmeli, sağlıksız beslenmeden uzak durulmalıdır.